Mürşidine ulaştığı zaman, kişinin kalbinde 4 tane işlem tamamlanmıştır. 1- Allah o kişinin kalbine hidayet koymuştur. 2- Allah o kişinin kalbini Allah'a çevirmiştir. 3- Allah o kişinin göğsünden kalbine yol açmıştır. 4- Allah o kişin göğsünün içine imanı yazmıştır.
Mücadele-22: "Ve ketebe fiy kulubihim imane" Ve onun kalbinin içine imanı yazarız.
Bir kişi mürşidine ulaştığı takdirde, o gün Allah'u Tealâ (Mücadele Suresinin 22. Ayeti Kerimesi gereğince) hem kişinin başının üzerine mürşidinin ruhunu ulaştırıyor. Hem de o kişinin kalbine imanı yazıyor.
58 / MUCADELE - 22 : Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah'a ve âhiret gününe (ölmeden önce Allah'a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah'a ve O'nun Resûl'üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razı oldular. İşte onlar, Allah'ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah'ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?
Bu 4 şart tamamlandığı zaman, o kişi zikir yaptığında Allah'tan gelen rahmet, kişinin göğsüne gelir, göğsünden kalbine ulaşır. Kalbdeki mühürü Allah açarak kalbinin içine imanı yazdığı için, mühür artık açılmıştır. Ve zikir yaptıkça kalbin içine rahmet fazl ve salavat isminde üç tane nur girmiye başlar. Rahmet fazl ve salavat ismindeki üç tane nur kişinin kalbine girerse, o kişi nefs tezkiyesine başlamıştır. Çünkü Nur Suresinin 21. Ayeti Kerimesinde Allah'u Tealâ buyuruyor.
24 / NUR - 21 : Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah'ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Alîm'dir (en iyi bilendir).
Öyleyse şimdi ne görüyoruz o kişinin nefsinin kalbinden içeriye hem rahmet giriyor, hem fazl giriyor, hem salavat. Yani rahmet ve fazl beraberce o kişinin kalbine giriyorlar ve böylece bu kişi nefs tezkiyesine başlıyor. Böylece kişinin ıslahı nefse, amülüs salihata başladığını görüyoruz.
Vel asr Suresine bakalım beraberce, ne diyordu Allah'u Tealâ? Vel'asr innel'insâne lefiy husrin illelleziyne âmenû ve amilûssâlihâti. Asra yemin ederim muhakkakki insanlar hüsrandadırlar.Ama amenû olanlar hariç ve (ıslah edici amellere başlayanlar), ıslah edici ameller işleyenler hariç.
|